30 Kasım 2010 Salı

Allah için vermek, büyük bir erdem. Veren el, alan elden onun için üstün.






Allah Için Vermek

Vermenin almaktan üstün olduğunu bilsek de, vermek hep zor gelir insana. Fazlaca benimsiyoruz elimizin altındakileri. Parayı, malı, mülkü, evlâdı, makamı…
Temellük ettiğimiz içindir ki, elimizden çıkmasına tahammül edemiyoruz. Hep ‘benim’ demeye alıştığımızdan, sahiplenme ve kimselere vermeme, kimselerle paylaşmama nefislerimizde ağır basıyor.
Oysaki ‘Allah için vermek’ İslâm tarihinde muhteşem örnekler ihtiva eder. Allah için verince, asıl mal Sahibine vermiş oluyoruz. Onun bize verdiklerinden kullanıyor olduğumuzu unutmamış oluyoruz.
Sahip olunan şeyler arttıkça, iş, imtihan kolaylaşıyor değil. Daha çok şeyler düşünmek ve daha çok şeylerin hesabını vermek durumu ortaya çıkıyor. Ama başarmak da bir o kadar kazanç kapısı. Çok şeyler varlıkla gerçekleşiyor günümüzde.
Çok çalıştığımız için zengin oluyor değiliz. O verdiği için, ‘varlık’ imtihanımız başlamış oluyor. Rızık çalışmakla ters orantılı.
İnsanlık tarihi boyunca, Allah için verdiğinden dolayı fakirleşmiş insan yoktur. Bize verdiği emaneti, malın Sahibi, bizden, yine bizim için satın almak istiyor. O’nun için verince bir, bine ulaşıyor böylece, belki de ebedileşiyor. Verince aslında ve gerçekte arttırıyor insan, artınca da zenginleşiyor.
Paranın, evin-barkın, malın-mülkün, çoluk-çocuğun birer emanet olduğu bilinince vermek kolaylaşıyor.
Bütün sahiplenmelerimiz bu unutkanlığın sonucudur.

Siz, veren el olunuz!

Allah için vermek, büyük bir erdem. Veren el, alan elden onun için üstün.
Vermenin neden müjdelendiğini, neden Allah’ın bir ahlâkı olduğunu bir düşünebilse idik, onca dünyevî yükü omuzlarımıza sarmazdık sanırım.
Esas bize kalanın vermediklerimiz değil, sadece verdiklerimiz olduğunu Peygamberimizden ders almaktayız. Hazret-i Ayşe, Peygamberimize, kestikleri kurbanı dağıttıklarını, sadece kendilerine bir budun kaldığını belirtir. Peygamberimiz ise; “Ya Ayşe! Bize kalan, o bir budun dışındakilerdir.” der. Peygamberimizin (asm), “Allah için, sahip olduklarınızdan neler veriyorsunuz?” hitabına; Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Ebubekir’ kendilerine yakışan cevaplar veriyorlar. Servetinin üçte birini, yarısını, hepsini veren örnekler yine Asr-ı Saadetten. Verenin yolunda harcamanın kayıp olmayacağını bilen Hz. Ebubekir, sahip olduklarının hepsini vermenin hazzını yaşıyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder