2 Ağustos 2010 Pazartesi

Şimdi kim gurbette ?


"Eğer milletimin imanını selâmette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken gönlüm gül gülistan olur." Ey Aziz Üstad! "Dâvâm! Dâvâm!" diyerek ötelerden gelen sesinle bizi gurbette bırakmadan gittin. Biz ise imansızlık girdabında dalâlet bataklığında nicelerinin boğulduğu bir asrın çocuklarıyız. Nasibi olanlar hidayete ererken senin tercüman olduğun hakikat ile bazıları hâlâ tanışamadı.


Senin ardından gelen 'Hatib'in hayatından da anlıyoruz gurbetin bizler için neler ifade ettiğini. Eğer gidilmezse Gönüller Sultanı Efendimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yolundan O'na saygısızlık etmiş oluruz. Eğer uğrunda gönül verilen bir dava gurbetle taçlandırılmazsa o dava yetim görünür gurbeti olmayan bir vazife hakkıyla eda edilememiş sayılır.


Seni anlayan muhabbet fedaileri de gösterdiğin yolda Ashab-ı Kîram'ı (ra) örnek almaya çalışarak dünyanın dört bir yanına dağıldılar ve her biri bir çınarın gölgesinde kendilerine yer buldular.Dört bir tarafa giden bu hizmet erlerinin muştusunun Hz. Nuh'un (alehisselâm) gemisinde balığın karnında kuyunun dibinde ve zindanda Hz. Musa'nın (alehisselâm) asâsında Efendiler Efendisinin (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatında remzen ve işareten verildiğini şimdi daha iyi anlıyoruz.


Ey Hatip! Sen Rabb'inle barışık ve de bütün insanlığın derdiyle hemhalsın. " aşkına bu beste burada yarım kalmasın; yerine getirelim!" diye inledin durdun. Biz her ulvî çağrıya kaçamak cevap verdik. "Yük ağır biz kaldıramayız!" dedik. Türlü türlü bahaneler uydurduk.


Ey Hatip! Şimdi bizler ana vatandayız ama aslında gurbetteyiz. Sen ise gurbette insanlığın derdiyle dertlenirken uzaklardasın; ama hakiki vatanına ve 'Sevgili'ye bizden daha yakınsın. Soralım kendimize ey gönül erleri! "Şimdi kim gurbette?"


Mustafa ÇAKMAK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder